- 4/5/2020 6:12:38 PM
Evde Kalma Sürecinde Kendimize Dair Pozitif Bir Başlangıç
Salgın sebebiyle olağanüstü bir dönemden geçiyoruz. Hayat epeyce yavaşladı, kimileri geçiş dönemi olarak da adlandırıyor. Mümkün olduğunca evde kalmamız gerekiyor. Sanki bir taraftan bu dönem içimize dönmek, kendimize zaman ayırmak için adeta bir fırsatmış gibi. Peki bu dönemde özellikle beden ve zihin sağlığımızı korumak için neler yapabiliriz?
Kendimi bildim bileli beden ve zihin ilişkisine ve özellikle yogaya ilgim oldu. İngiltere’ye yerleştikten sonra aslında hayalimde ‘yemek fotoğrafçısı’ olmak vardı. Fakat üniversiteden aldığım bir iş teklifi ile bir yandan “junior” program koordinatörlüğü yapmaya, bir yandan da yoga hocalığı eğitimi almaya başladım. Son üç senedir İngiltere’de aktif olarak yoga eğitmenliği yapıyorum. Yoga, çoğu zaman bilindiğinin ve popülerleştiğinin aksine sadece esnekliğe ve dengeye dayalı ve kimi zaman aşırı akrobatik hareketler bütününden ibaret değil. Yoga aslında ‘yoke’ kelimesinden türetilmiştir ve birlik anlamına gelir. Yani temel amaç ruh, beden, zihin bütünlüğünü ve birliğini sağlamak. Bunu yapmanın da birçok yöntemi var. Ben de özellikle zamanı kısıtlı olanlar için birkaç öneri ve yöntem paylaşmak istiyorum.
Öncelikle, eğer benim hiç vakit yok diyorsanız, sadece şunu yapın: Gün içinde kendinizi izleyin, verdiğiniz tepkilere bakın ve olaylar karşısında nasıl hissediyorsunuz gözlemleyin. Mesela sabah kalktınız, nasıl hissediyorsunuz? Yada evden çalışmaya devam ediyorsunuz ve stresli bir konuyla uğraşıyorsunuz, nasıl tepki veriyorsunuz? Hemen endişe duymaya mı başlıyorsunuz? Eliniz telefona gidiyor ve küçük bir ara mı veriyorsunuz? Eğer bunlara dikkatinizi verirseniz, kendinizi tanımak adına bir adım atmış olursunuz. Aynı şekilde, neleri yapmak hoşunuza gidiyor? Zevk aldığınız şeylere daha fazla zaman ayırmak mümkün mü? Kendinizle ilgili farkındalığınız arttıkça, hayatınızda ufak değişimler yapmak için bir yol haritanız olmuş olur.
Peki farkındalığımız arttı, gündelik hayatımıza kolaylıkla uygulayabileceğimiz teknikler nedir?
Mesela endişelisiniz ve sakinleşemiyorsunuz veya önemli bir toplantıya gireceksiniz ve heyecanlısınız. Toplantı öncesi kendinizi 3 dakika verin. Dik bir şekilde sandalyenize oturun. Sol elinizi dizinizi üstüne koyun. Sağ elinizinin baş parmağı ile sağ burun deliğinizi kapatın, geri kalan parmaklarınızı serbest ve dik bir şekilde bırakabilirsiniz. Bu noktada sol burun deliğinden derin nefesler alıp vermeye başlayın, ağzınız kapalı. Burun deliklerinin içinde birçok sinir vardır ve sol burun deliğinden nefes almak zihni rahatlatır (sağ burun deliğinden nefes almak ise zihnimizi uyandırır ve canlandırır). Bu nefes egzersizinin süresini uzatarak (örneğin 10-15 dakikalık) bir meditasyon gibi de yapabilirsiniz.
Sürekli aklınıza düşünceler geliyor, ne yapmak lazım? Öncelikle bu çok normal. Nefesinize konsantre olmayı deneyin, onu hissedin. Nefes alırken burun deliklerinizi hissedin, nefesinizin ısısını hissedin. Yapabiliyorsanız nefesinizi karnınıza yani diyaframa yönlendirin. Karnınızı rahat bırakın ve her nefeste nasıl şiştiğini, her nefes verişte nasıl tekrar indiğini hissetmeye çalışın. Bu nefes egzersizini güne başlarken, gün içinde veya yatmadan ne zaman isterseniz yapabilir, süresini 5-10 dakikaya kadar uzatabilirsiniz.
Peki öğleden sonra oldu çok çalıştınız, hala yapılması gereken şeyler var ve ara vereceksiniz bu arada ne yapabilirsiniz? Bebek pozisyonunda dinlenmeye ne dersiniz? Eğer dizlerinizde problem yoksa, düz bir yüzeyde topuklarınızın üstüne oturun ve yavaşça öne doğru eğilin. Amaç alnınızı yere değdirmek. Bunu yaparken önünüze bir yastık alıp kafanızı yastığın üstüne de koyabilirsiniz. Bacakları biraz ayırıp, kendinizi daha rahat hissedebileceğiniz bir noktada avuç içleri yukarıyı gösterecek şekilde ellerinizi ayaklarınızın yanına getirin ve 5 dakika bu şekilde dinlenin. Bu hareket hem kalbi rahatlatır (yani çok endişeli olduğunuzda da deneyebilirsiniz) hem de başınızın omurga sıvısı ile beslenmesini sağlar.
Bunların dışında bu süreç boyunca, genel olarak günlük hayatınızda nelere dikkat edebilirsiniz;
· Bir rutininiz olsun. Belirsizlik çoğu zaman bizi kaygılandırır. Sabah kalktıktan sonra genel olarak gün içinde neler yapacağınıza dair kafanızda bir taslak olması zihninizi rahatlatır.
· Dinlediğiniz haberlerin ve diğer güncel bilgilerin doğru kaynaklardan geldiğinden emin olun. Bilgi kirliliğinden herkes için ekstra stres kaynağı. Doğruluğu kanıtlanmamış öneri ve tavsiyeler de hem zaman kaybettirici hem de yanıltıcı olacaktır.
· Eğer bağışıklık sisteminizi güçlendirmek istiyorsanız, sindiriminize dikkat edin. Özellikle beslenmeyle ilgili bir çok öneri duyuyoruz. Ama herkesin sindirim sistemi farklı. Benimsediğiniz beslenme şeklini sindirim sistemiz açısında değerlendirin. Yine kendinizi izleyerek ve vücudunuzun verdiği tepkilere kulak vererek bunu yapmak mümkün.
· Meditasyon yapmak şüphesiz sinir sistemi için çok faydalı, yukarıda bahsettiğim nefes egzersizini 40 gün boyunca deneyebilirsiniz. Hali hazırda yaptığınız bir meditasyon varsa, bunu her gün aynı saatte yaparak meditasyon yapmayı bir alışkanlığa dönüştürün.
· Kendinizi rahatlatmak için zaman yaratın. Bu uzanıp biraz müzik veya sesli kitap dinlemek veya evinizden dışarıya uzaklara bakmak olabilir. Ayırdığınız bu zaman diliminde aklınıza sürekli düşünceler geliyorsa, gözleriniz kapalı bir dinleme yöntemi seçmekte fayda var; gözler açıkken düşüncelerimiz artar.
· Yeterince uyuduğunuzdan emin olun.
· Şükran günlüğü tutun. Bu bildiğimiz günlüklerden farklı, her akşam yatmadan üç tane (bazen sadece bir tane de olabilir) o gün için şükran duyduğunuz şeyleri not ettiğiniz bir defter gibi düşünün. Bir önceki ofisimde bir kara tahtamız vardı ve her hafta en az bir kere tahtaya şükran duyduğumuz şeylerin notlar alıyorduk. Bu defter özellikle kendinizi kötü hissettiğinizde çok iyi gelecek. Basit gibi gözüken ama aslında insanı iyi hissettiren çok etkili bir yöntem.
· Bunların dışında gülün, dans edin ve fiziksel olarak ayrı da olsanız sevdiklerinizle iletişimde olmaya devam edin.
Son olarak Afrika yerlisi White Eagle Hopi’nin direnmek üzerine verdiği mesajla bitirmek istiyorum;
“Biz her zaman yok olma korkusuyla karşı karşıya kaldık. Ama hiç bir zaman şarkı söylemeyi, dans etmeyi, ateş yakmayı ve eğlenmeyi bırakmadık. Bu zor dönemde mutlu olmaktan dolayı kendinizi suçlu hissetmeyin. Bıkkın ve üzgün olmanın bu duruma hiç bir faydası yok. Ancak evrenden güzel şeyler yayılırsa bulunduğumuz duruma faydalı olabiliriz. Buda neşe ve direnmekle mümkün”